29 Ocak 2013 Salı

Toki o kakeru shôjo (2006) - Time waits for no one!


Zamanda yolculuğu içeren filmler, konu itibari ile izleyiciye her zaman cazip görünmüştür. Sanırım bu durum, hepimizin geçmişte değiştirmek istediğimiz bir şeyler olmasından ve tabi ki geleceğe ilişkin duyduğumuz büyük meraktan kaynaklanıyor. Bu yüzden insanlık olarak, teknolojinin zaman makinesini keşfedeceği noktaya gelmesini iple çekiyoruz :) Türkçeye "Zamanda Sıçrayan Kız" olarak çevrilen Toki o kakeru shôjo animasyon filmi de zamanda sıçramayı keşfeden lise öğrencisi bir kızın bu keşfi sonrasında yaşadıklarını konu alıyor. Yasutaka Tsutsui'nin "The Little Girl Who Conquered Time" isimli romanından uyarlanan animenin yönetmenliğini Mamoru Hosoda yapmış, uyarlama senaryosu da Satoko Okudera'a ait.


Makoto, ana karakterimiz, kendi halinde, uykusuna düşkün, haliyle okula hep geç kalan, en büyük derdi kardeşinin onun pudingini yemesi olacak kadar tasasız bir hayat süren, şirin ama bir o kadar da şaşkın bir kızdır. En büyük eğlencesi de en iyi iki arkadaşı, Chiaki ve Kousuke, ile beyzbol oynamaktır. Her zaman çok şanslı biri olduğuna inanan Makoto için işlerin hiç de iyi gitmediği bir gün ile filmimiz açılıyor. Hazırlıksız yakalandığı sınavda başarısız olur, ev işi dersinde yangın çıkmasına sebep olur, okulun bahçesinde birbiri ile itişen çocuklardan biri üzerine düşer. Sonrasında sınav kağıtlarını bırakmak üzere gittiği laboratuvarda esrarengiz bir şey olur, ne olduğunu sonradan öğreneceğimiz küçük taş görünümlü bir cismin üzerine düşer ve bir anlığına da olsa ışıklı parıltılı başka bir boyuta geçer, tabi buna hiçbir anlam veremez. Kahramanımızın başına gelecek ilginçlikler bununla da sınırlı değildir. Okul çıkışı bisikletiyle teyzesinin yanına gitmek üzere yola çıkar, yokuş aşağı olağanca hızla giderken bisikletinin freni bozulur ve duramayıp trenin önüne doğru adeta uçar! Biz, sağ kurtulması pek olanaklı görünmeyen bu kazadan sonra ne olacağını düşünürken Makoto kendini bir anda birkaç dakika öncesinde bulur. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Panik halinde soluğu teyzesinin yanında alan Makoto aklındaki soruların cevabını aynı durumu yıllar önce tecrübe etmiş olan teyzesinde (filmin uyarlandığı kitap teyzenin hikayesini anlatır) bulacaktır: Makoto zamanda sıçrayabilmektedir.


Peki, kahramanımız zamanda sıçrama yeteneğini fark ettikten sonra bu yeni gücünü nasıl kullanacaktır? Bu animasyonu bu kadar sevimli kılan, tam da bu sorunun cevabı. Makoto, o kadar masum bir dünyada yaşıyor ki, eline geçen bu gücü sadece pudingini kardeşinden kurtarabilmek, geç saatlere kadar uyuyabilmek, yemeği beğenmediğinde başka bir güne gidip sevdiği yemeği yiyebilmek gibi çocukça olaylar için kullanıyor. Kimseye zarar vermek istemeden sadece kendi gününü gün ederken, maalesef başkalarının hayatlarını da farkında olmadan olumsuz etkiliyor. Bunu nihayet anladığında ise işler daha da sarpa sarıyor. Bir olayı düzelteyim derken diğerini bozuyor ve zamanda oradan oraya gitmeye başlıyor. Ancak, olayların tamamen kontrolden çıkması işin içine duygusallığın girmesi ile başlıyor. En yakın arkadaşlarından birinin kendisinden hoşlandığı gerçeğiyle yüzleşmek istemeyen Makoto, bu yüzleşmeden sıyrılmayı başarabilecek midir? Başarsa bile her şey gerçekten eskisi gibi devam edebilecek midir? Tüm bunları önce çok eğlenerek, sonra her nasılsa bir anda modumuz değişip duygusallaşarak izliyoruz.


Hikayenin mesajı önce geçmişi değiştirmenin yanlışlığı üzerine kurulu gibi görünüyor. Çünkü, geçmişi değiştirip daha iyi hale getirmeye çalıştıkça diğer tarafta başka olaylar da daha kötü hale geliyor. Geçmişi herhangi bir şekilde değiştirebilmek gibi bir lükse sahip olmadığımızdan buna da itiraz edemezdik ama zaten sonlara doğru bu mesaj biraz bulanıklaşıyor, daha duygusal bir mesaja dönüşüyor: Evet zamanda sıçramak gibi özel bir yeteneğimiz yok işte tam da bu yüzden elimize geçen her fırsatın da karşımıza bir kereliğine çıktığının farkında olmalıyız, o anı kaybedersek, sonsuza kadar kaybetmiş olabiliriz. Filmin sonunda, Makoto'nun bisiklete binen iki arkadaşı görüp kendisinin sahip olduğu şansı değerlendiremediği o anı hatırlayarak ağlamaya başladığı sahne de bu görüşü destekliyor. Malum, zaman kimseyi beklemiyor.

The girl who leapt through time, sevimli ötesi karakterleriyle, aşkı ve arkadaşlığı işleyişi ile biraz hüzünlü de olsa hoş duygular bırakıyor izleyicisinde. Her ne kadar hikayesi, lise çağındaki karakterlerin yaşadıkları üzerinden ilerlese de içindeki arkadaşlık ve aşk içimizi öyle güzel yumuşatıyor ki kendimizden bir şeyler bulmakla kalmıyor aynı zamanda filmin mesajından kendimize ders çıkartabiliyoruz. O yüzden, öyle bir film olsun ki eğlenceyi ve duygusallığı birbirine yedirsin, üstüne bir de yaşadıklarımız/yaşayacaklarımız üzerine düşündürtsün diyenler için bu sevimli animasyon çok keyifli bir seyir olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder