14 Eylül 2016 Çarşamba

House of Sand and Fog

Aşırı sıcak havalardan sonra imdadımıza yetişmiş bol yağmurlu bir günden yazıyorum. Dışarıdan gelen yağmurun sesi ile film izlemek iyi bir ikili olmuştur hep, ben de uzun süren bir film arayışından sonra sonunda "House of Sand and Fog"ta karar kılıp izlemeye başladım.

Dram filmlerine çok düşkün değilim fakat filmi genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Film Amerika'da geçiyor. Eşinden ayrıldığını 8 aydır ailesine bile söyleyemeyen, her şeyden vazgeçmiş vaziyette depresyonda olan Kathy, bürokratik hatalar sebebi ile babasından yadigar evini kaybediyor. Evini geri almak için hukuksal mücadele verdiği sırada ise evi İran kökenli bir aile tarafından satın alınıyor. Evi, değerinin çok altında satın alan ve sonrasında gerçek değerine satarak kara geçmeyi planlayan, ancak bu yolla eski günlerine dönüp gururunu kurtarabileceğini düşünen Behrani için de evin değeri, en az Kathy kadar kritiktir.

Her iki tarafın da, diğerinin hikayesinden bihaber olmasıyla ve kültür farklılıklarının da etkisi ile iki karakter yüksek bir gerilim ile karşı karşıya geliyor. Bu noktada filmin sadece bu kadarla yetinmesini, "Amerikalı" ile "Orta Doğulu"nun karakteristik özellikleri üzerinden, izleyiciyi ders nitelikli çıkarımlara alenen yönlendirmeyeceği bir anlatım kullanmasını tercih ederdim.  Fakat bunun dışında film boyunca hiçbir karaktere ne tam "iyi" ne de "kötü" sıfatını yakıştıramıyor oluşumuz, her sahnede seçeceğimiz taraf konusunda kafamızın karıştırılmasını sevdim. Film bittiğinde ise taraf olmaya çalışmanın gereksizliğini, filmi küçük parçalara bölüp her birinde olay özelinde haklı, haksız tayin etmekten başka yapılacak bir şeye gerek olmadığını hissettim. 

Shawn Otto'nun romanından beyazperdeye uyarlanan film, biraz düşündürüyor, biraz vicdanlarımızla konuşturuyor bizi. Sonunda da maalesef son vuruşunu yapıp üzüyor seyircisini. Başta Ben Kingsley olmak üzere oyunculukların da başarılı olduğu film, türü sevenler için izlemeye değer.

08.08.2015
İyi seyirler,